8 Ağustos 2014 Cuma

                         


BENLİĞİ YOK OLAN KALPLER

                    Öyle bir an gelir hani. Herkesten, her şeyden, en sevdiğinden, müziğinden bile, hatta yeni yaptığın  kahvenden, en heyecanlı yerine geldiğin kitabından  vazgeçip gidesin gelir. Yanında götürmek istediğin tek şey biraz huzur bi parça mutluluk olur. Bulamazsın, o kadar uzun olmuş ki o duyguları yaşamayalı, nereye koyduğunu bilemezsin. Kimin yüreğinde unuttun ? Vedalaşırken kimin avuçlarında bıraktın hayallerini? Bilirsin, en iyi sen tanırsın kendini. Aynadan iyi çizersin kendini, kalp kırıklarına kadar... Öyle amaçsızca gezmek bile olsa, gitmek istersin. Hep bencil insanlardan nefret etmişsindir hep. Ama tamda şuanda bencilliğin efendisini yaparak çekip gitmeyi düşlüyorsun. Geride bırakacaklarına aldanmadan.. Kim bilir kaç kalp ağrısı, kaç gözyaşı, kaç uykusuz gece ve her zile kapıya koşan, her telefonu senin adını haykırarak açan insan bırakacaksın. Ne kadar yalnız hissetsende bi o kadar seviliyosun aslında. Yalandanda olsa varlar be, iyi ki varlar... Diyeceğim şu ki tüm kırıklarımızı toplamışız kalbimize, en ufak sorunları büyütüp yaralar kazımış kalplere... Bilerek ve ya bilmeyerek çok hata yapmışız. Öyle ağır ki şimdi pişmanlıklarımız ne geri dönüşü var ne hafızadan silinişi. O kadar kaptırmışız ki kendimizi keşkelere, belkilerle gelen umutlarımıza yer bırakmamışız. Fark etmemişiz tükenmişiz. Ezbere yaşadığımız bir hayat, başa saran hikayeler biriktirmişiz kendimize usulca. Alabildiğine kırılmışız, tek bi kalp sızısına tahammülümüz kalmamış. Bedenimiz on sekiz ruhumuz yetmiş sekiz olmuş.. Hayal dünyamızın bahçesinde kurumuş tüm çiçeklerimiz. Bir yanardağ olmuş içimiz her an patlamaya hazır. Kaybetmişiz, uzaklaşmışız dostlarımıza... Kaybetmişiz umutlarımızı, yok olmuş benliğimiz..