7 Temmuz 2015 Salı

   

                                

OLSUN DA NASIL OLURSA OLSUN

Çocukluğumdan beri ne zaman balon, uçurtma görsem hemen hayalperest yanım çalışır. İçimde tuhaf ve adını koyamadığım binbir türlü duygu oluşur. Bugünlerimde hep öyle. Halbuki ne balonlar ne de uçurtmalar gördüm. Ama bu çok ayrı, bu istemsiz.
Hayal kurmak belkide bi insanın tüm kötülüklerden, yaşamındaki tüm olumsuzluklardan, o an içinde bulunduğu ortamdan onu kurtarabilecek en güzel şey. Gözlerini kapat, kulaklarını tıka. Kendini herkesten her şeyden soyutla ve sadece istediğin şeye odaklan. Ama nasıl oluyorda böyle güzel şeyler hayal edip, gerektiği yerde çabalayıp da yine o hüzün dolu sahnede tek başımıza kalabiliyoruz ki ? Çabalamak demişken; mücadeleci yanım yoruldu dediğimiz anda niye bi mucize başucumuzda belirip bizi kurtarmaz ki.....
Hayallerime sarılıp uyuycam ben yine bu gece. Sana sarılıp uyuyamıyosam hayallerim var. Umutlarım yan cebimde, ama kötü anılarım, kırılmışlıklarım.. Hepsi, hepsi sol cevherimde. Etrafı bi kafes sanki, kurtarılamayacak çok şey var, çok.. Tek temenni eklenmesin yenileri . İşte ne yapalım, hayaller sardıkça umut fısıldadıkça mutluluğa..

2 Mayıs 2015 Cumartesi

                             


             Bi karar verdim kendi kendime tamda şu anda. Yazıma ne başlık koydum, ne de resim. Siyah gibi görünse de grinin en koyu tonunu seçtim. Yazı tipim verdana, çoğu zaman olduğu gibi. Siyahın üstüne beyazla yazmak isterdim belki, yeşermesini beklediğimiz umutlar gibi. Bi şeyler engel oldu yine yazmama. Ama tutamadımda içimde koştum yine bloğuma. Halbuki en sevdiğim günlüğüm dururken. Belki de onun okuması için tercih ettim burayı. Umut demişken az önce, tıpkı ''onun okuması'' dediğim gibi. Karamsarlığı kağıdıma dökerim, şiirime kazırım, kahvemle yudum yudum içerim. Ama hayatımın ortasına koyamam. İçimde büyütemem. İşte o yüzden aşk kırıntısı değil, umut kırıntısı kalır benim içimde. Çoğu insanda olduğu gibi belkide...  

        Her şeyin üst üste geldiği, aksilikler peşin sıra koşarken üstüne bi o gelmez ya hani. Radyoda beğendiğin ama ismini bilemediğin şarkıyı birden anons eder ya radyocu,  kalmayı beklediğin sınavdan yüksek notla geçersin ya hani, köşeden dönerken aynı manzarayı göreceğini varsayarak gidersin de bi kaç mutlu çocuk gülümsemesine şahit olursun, ya da ne bileyim tuttuğun takım  üst üste şampiyon olur. Öyle bi mutluluk umut edersin içinde. Aşktan, sevgiden, özlemden, nefretten çok onu beslersin içinde. Sanırsın ki biticek, her şey gibi. Karanlık yanın ruhunun içine çekicek tüm umutlarını. Ama içinde bi yerlerde kalır, inkar edemesende, hissedemesende kalır. En ama en dibi boyladığında, boğuluyorum dediğin anda işte o son umut kırıntın oksijen gibi gelir, ciğerine ciğerine dolar. Kanına karışır damarlarında akar gülümsemene neden olur. Bende şimdi bunu diyorum işte. Beklemek belkide yapılabilecek en zor şeylerden. Cesaret edememekten ziyade. Ama biliyorum her şey dibi boyladığı gibi güneşide görücek bi gün. Zamansa zaman. Geç olucak biliyorum çok zaman kaybedilicek bu yolda. Tek korkum vazgeçmek. Tek umudumsa vazgeçmemek...

21 Nisan 2015 Salı

                                

                  


                          BEKLEMEMELİ

     Bazı şeyler olmayınca da güzel. Bu demek değil ki, o olmadan mutluluk var, huzur var, karşılıksızda severim gücenmeden... Hepsi hikaye. Kimse umudum bitti desede içindeki o son 'belki'yi öldüremez. Anıları unutur, fotoğrafları siler, ama sesini hep hatırlar. Kokusunu boynunun borcu gibi taşır yakasında. Gülüşünü arar başkalarının sahte tebessümlerinde. Ama bilir, o küçücük belkidir ona hayat veren. İmkansızlığını her hücresinde hissetsede, olmayacağını bile bile sevsede bekler. Neden diye soramaz kendine. Cevabını veremeyeceği onlarca soru duyar. Kaç kez kavga etmiştir içinde kendiyle, kaç kez küsmüştür kendine, sevdiğine. Sabah uyandığındaysa her şeyi silip yeniden başlamıştır. Hiç değilse öyle olacağını ümit etmiştir... Sonra onsuz geçmişe karışacak bi gün daha başlamıştır. Her gün bi sonraki güne ertelemiştir  onunla konuşmayı. Küçücük bi adım atsa boğulucağınının farkındadır  çünkü. Öylesine çok görmüş ve şahit olmuştur ki o sahneye, bi yanı hep bastırmıştır cesaretini...
 Başkalarına akıl vermek hep kolay olmuştur zaten. Bi kendine akıl veremez insan. Yaptığı her şeyi eline yüzüne bulaştırır. İçinde tutamaz ya sevdiğini haykırmak ister.. İşte tamda öyle.. Kendinle kavga etmeli, küsmeli, haykırmalı. Ama beklememeli...

5 Nisan 2015 Pazar





             Göz görmeyince gönül katlanır, ama benim seni görmediğim bi an bile yok ki. Her yerde, her şeyde sen varsın. Söylesene nasıl dayanacak bu gönül ? Hele ki bir başkasıyla gördükten sonra ve görünce.. Kolları iki yana açılmış bi adam, yolunu seçememiş, kalbinin sesini, düşüncelerinin sesi bastırmış. Kararını veremeyen, tercihini yapamayan, bi kolunu kapayamayan adam..İki kişi arasında kalmış bi adam, ve tercih edilmeyi bekleyen bi kadın. Acı değil, hüzün değil, gelip geçici hiç değil. Bu aşk, bu öfke, pişmanlık, beklenti. Ne derseniz deyin bu ''aptallık''...

   Yazarak anlatılamayacak kadar çok şey, belkide sevgiden daha büyük birikmeler. Nasıl harflerle buluşturup da kelimelerle dans ettiririm sana sevgimi bilemiyorum. Öyle ulaşılmaz bi noktadasın ki bi adım gelip dokunsam boğulucam, bi adım geri gitsem kaybedicem. Olduğum yerdeyse zaman geçicek. Anılar birikecek. ''Bana bir acı bıraktın, bir sürü anı bırakma'' be, bırakma...

       

14 Şubat 2015 Cumartesi






                     UNUTULMAYACAKSIN

                      
 Ve yine sönücek tüm ışıklar, sokak lambaları ve ay kalıcak gecede. Ve de yıldızlar... Eksik bir şeyler var diye geçireceğim aklımdan, belkide adını anmak ağrıma gidecek belkide yüzünü anımsamak. Bunca zaman sonra özledim diye düşünmek yakıcak  canımı. O kadar söz vermişken kendime, ''17de'' ben diyerek baktığımda anılarıma hatırlayacağım bunca şey varken sözlerim yine anlamsız. Yine yıpranmış. Yüz defa ''unutucağım'' deyip bin defa ''özledim be'' dediğim adam... Bak yine düştün aklımın kıyısına. En güzel dalga olup çarptın kıyılarıma. Sahilimin en gözde bankı oldun bi anda, gölgesinde uzanacağımız ağaç oldun yine. Planlanmış bunca şey varken zamanların en yoksununda bıraktın beni. Git diyemedim, kalmanı hiç istemedim. Ama kaldın be. Solumda, aklımda, gözyaşlarımda.. 

   Kızdım, çok kızdım. Sana değil ama,herkesten çok kendime kızdım. Beklenmeyecek ne varsa bekledim. Gelmeni yine çok istedim be adam içim dışım senken ellerim neden sensiz o kadar çok düşündüm ki. Yapamadım ama yapmayı çok istedim. Unutmayı her şeyden çok istedim. Adını duyduğumda anımsamamayı çok diledim ama yapamadım işte. Günaydından çok iyi gecerlerimdin. İyi gecelerimi unutamadım ki ben, uykuyu severken böyle delice... Ah dedirten ne varsa içimde doldurmuş bi kadeh şarap işte. Gece..

   Biliyorum unutacağım sanıyorsun. İnsan uyumayı unutmaz ki. Gökyüzünde hala yıldızlar parlarken nasıl unutayım seni adam ? Rüyamda yanımda olduğunu bilirken nasıl sevmem geceleri? Her sabah yüzünü görüyor diye güneşe ve her gece mehtaba bakarken nasıl uzak olabiliriz ki seninle? Boğazımda düğümlü kalan ne varsa seninle yine. Senden gelen her şeye razıydım, ayrılığa bile. Onun bile tadı ayrı oldu seninle..

 Unutulmayacaksın adam. Ahmed Arif'ten, Cemal Süreya'dan bir mısra ve Ahmet Kaya'dan bir türkü gibi kalacaksın aklımda. Aklımın kıyısına vuracaksın her fırtınamda.. Güneş senin kadar ısıtamayacak içimi. Kokunu duyamadan kaybetmenin acısını taşıyacağım yakamda en büyük yüküm bu olacak adam.. Ama unutulmayacaksın..