2 Mayıs 2015 Cumartesi

                             


             Bi karar verdim kendi kendime tamda şu anda. Yazıma ne başlık koydum, ne de resim. Siyah gibi görünse de grinin en koyu tonunu seçtim. Yazı tipim verdana, çoğu zaman olduğu gibi. Siyahın üstüne beyazla yazmak isterdim belki, yeşermesini beklediğimiz umutlar gibi. Bi şeyler engel oldu yine yazmama. Ama tutamadımda içimde koştum yine bloğuma. Halbuki en sevdiğim günlüğüm dururken. Belki de onun okuması için tercih ettim burayı. Umut demişken az önce, tıpkı ''onun okuması'' dediğim gibi. Karamsarlığı kağıdıma dökerim, şiirime kazırım, kahvemle yudum yudum içerim. Ama hayatımın ortasına koyamam. İçimde büyütemem. İşte o yüzden aşk kırıntısı değil, umut kırıntısı kalır benim içimde. Çoğu insanda olduğu gibi belkide...  

        Her şeyin üst üste geldiği, aksilikler peşin sıra koşarken üstüne bi o gelmez ya hani. Radyoda beğendiğin ama ismini bilemediğin şarkıyı birden anons eder ya radyocu,  kalmayı beklediğin sınavdan yüksek notla geçersin ya hani, köşeden dönerken aynı manzarayı göreceğini varsayarak gidersin de bi kaç mutlu çocuk gülümsemesine şahit olursun, ya da ne bileyim tuttuğun takım  üst üste şampiyon olur. Öyle bi mutluluk umut edersin içinde. Aşktan, sevgiden, özlemden, nefretten çok onu beslersin içinde. Sanırsın ki biticek, her şey gibi. Karanlık yanın ruhunun içine çekicek tüm umutlarını. Ama içinde bi yerlerde kalır, inkar edemesende, hissedemesende kalır. En ama en dibi boyladığında, boğuluyorum dediğin anda işte o son umut kırıntın oksijen gibi gelir, ciğerine ciğerine dolar. Kanına karışır damarlarında akar gülümsemene neden olur. Bende şimdi bunu diyorum işte. Beklemek belkide yapılabilecek en zor şeylerden. Cesaret edememekten ziyade. Ama biliyorum her şey dibi boyladığı gibi güneşide görücek bi gün. Zamansa zaman. Geç olucak biliyorum çok zaman kaybedilicek bu yolda. Tek korkum vazgeçmek. Tek umudumsa vazgeçmemek...